CARCASSONNE'DAN GRUİSSAN'A

Tulus'dan başlayarak Akdenize doğru harika bir rota :
Bölgeyi gezmek için İstanbul'dan yola çıkarsanız en uygun ulaşım noktanız Fransa'nın Tulus şehri olacaktır. THY İstanbul'dan Tulus'a direk uçuyor.
Sabah erkenden Tulus'a iniyorsunuz ve küçük ama düzenli havalimanını terk etmek fazla uzun sürmüyor. Mutlaka öğleden sonra Tulus şehrini gezmenizi öneririm. 

TULUS / TOULOUSE
Her daim göz önünde olmayan,  ama bir gün görmek isterim diye çekmecede sakladığım yerlerden biri idi Tulus şehri... Meraklısı bilir son yüzyılda  ününü Fransız hava ve uzay sanayinin merkezi olmasına borçlu. Airbus uçaklarının ana üretim üssü. Zengin havacılık müzesi ve daha çok çocuklu ailelere yönelik uzay temalı atraksiyon parkı ile farklı bir turizm merkezi oluşmuş bölgede.

Roma döneminde imparatorluğun ihraç ettiği ürünleri daha kuzeye, Atlantik kıyılarına (BORDO) ulaştırabilmek amacıyla yarı ticari, yarı askeri bir koloni olarak kurulmuş, Atlas Okyanusuna dökülen  Garon ırmağının kıyısına.  Irmak önemli; dönemin otoyolu diyebiliriz. Tonlarca malı nehir tekneleri ile bir yerden bir yere ulaştırmak büyük kolaylık ve konfor o çağlarda...

Şehri Tolos adıyla Romalılar kurmuş ama, Anadolu dan alışık olduğumuz mermer caddeler taş yapılar yerine eldeki malzemeyi değerlendirip, ırmağın kaliteli kırmızı kilini kullanarak tuğladan inşaa etmişler senatolarını, çarşılarını… Bugün hala bir kaç yüzyıl önce inşa edilen kızıl tuğladan binalarından dolayı, kırmızı şehir diye anılması, çok eskilere Roma dönemine kadar ulaşan bir hikaye demek ki...

Bir turist için gezilmesi, havanın solunması kolay şehirlerden Tulus. Büyük Sbastapol caddesi üzerinde yer alan Jean Jaures ve Jean D arc metro istasyonlarından itibaren meşhur Capitol meydanına oradan Serv Katedraline yürümek ve Abbaye manastırını gezmek eski şehrin keyifli sokaklarında dolaşıp tekrar büyük Capitol meydanı ile buluştuktan sonra bir kahve molası vermek için bir yarım gün yeterli.
Capitol meydanı önemli, şehrin tarihi olarak 16. yy da nasıl zenginlediğinin de şahidi bu bölgedeki yapılar.
Meydana adını veren Capitol binasına (bugün belediye sarayı) giriş serbest, hele bir de ana salonda nikah merasimi ile karşılaşırsanız deymeyin gitsin turist keyfinize. Binanın ana tarihi salonlarını süsleyen dev tablolar etkileyici...

Katedral katedraldir diye düşünmeyin daha öncede söyledğim gibi bölgeye has mimari üslup içerisinde tuğla tonozlar ve palmiye tabir edlen kolonları etkileyici ve değişik. Abbaye manastırı ise vaktiniz varsa, küçük bir geziyi hak ediyor. Sessiz sakin bahçesi, tuğla arkadları, sergi salonları ile 1 saatinizi alır.

Şimdi meşhur ( CANAL DU MIDI ) Midi Kanalını takib ederek biraz daha güneye inebiliriz. Yol boyu verimli toparakları ile Akdeniz görüntüsü eşlik ediyor bize.

CANAL DU MIDI / MIDI KANALI
Su yolu yukarıda da yazdığım gibi çok önemli. Bin yıl öncesinin otoyolu ya da demir yolu. Düşünsenize üzerinde tekneler ile seyahat edilebilen, yük taşınabilen su yolları sayesinde 200 km 'yi 1,5 günde gidebiliyorken bu işi atlarla yapmaya kalksan neredeyse 1 hafta sürüyor. 
Şimdi düşünün bölgenin kalkınması için, ürünlerini akdeniz limanına taşımak ve satmak için 1600'lü yıllarda kanal projesinin çalışmaları yapılıyor.
Ancak 12 bin işçinin 14 sene çalışmasıyla 1680 yılında hizmete giriyor. Dönemin mühendislik harikası. 2 metre derinliğinde 20-25 metre genişliğinde ve 240 km uzunluğunda bir su yolu. Toplamda 340 baraj, köprü, havuz ve benzeri eser yapılmış 45 bin ağaç dikilmiş kıyısına. 1680 yılında ticaret ve ulaşım için tasarlanıp hayata geçirilmesi çok etkileyici. Bugün yol boyu size muhteşem fotoğraflar sunan tursitik bir su yolu artık. Zaten 1840 senesinde demiryolu inşaa edilince ikinci planda kalmış ve 20. yüzyılın başlarında ticari önemini yitirmiş. 
Canal du Midi / Midi kanalını takib ederek 1 saat lik bir yolculukla Carcassonne (Karkason) şehrine ulaşıyoruz.
Carcassonne Reve Tour
CARCASSONNE
Seyrettiğim ortaçağ filmlerinde atlarla gelip şehrin etrafını saran düşmana, burçlardan çılgınca ok yağdıran askerler, açılan dev kapılardan dört nala çıkan şövalyeler geldi aklıma. Günlerce yolculuk yaptıktan sonra ulaşılan gezgin tüccarların uzaktan seyrettikleri dev duvarları ile ortaçağ şehirleri.
Avrupa'nın günümüze kadar ayakta kalan en büyük kalesi Carcassonne. Senelerce dinledim fransız arkadaşlardan şöyle büyük, böyle güzel diye ama ne yalan söyliyim bu kadar etkileyici olabileceğini düşünmemiştim. Öyledir ya! Okursunuz, video lar fotoğraflar görür,  yanıbaşına gidince "bu muymuş" dersiniz bazı yerlerin. 
Katar ülkesi diyorlar buraya bir dönem, Katar bir dini hristiyan tarikatı. Evet yolcu Katar ülkesine hoş geldin diyor kuleleri kilometrelerce öteden. Mutlaka bir yarım gün gezilmeli. Daracık sokaklarında birşeyler içip alınan enerji ile kulelerine burçlarına çıkılmalı. Her sene düzenlenen şövalye oyunları ya da festival döneminde gidebilirsiniz.

NARBONNE
1 saat lik bir yolculukla, rotamız Narbonne şehrine uğruyor. Klasik bir güney Fransa şehri. İtalya 'ya yakın bugün dünya sosyetesini ağırlayan Güney Fransa'ya Fransız Rivierası derken, fransızlar kısaca SUD Güney diyorlar. İspanya'ya yakın bu bölge ise dünya sosyetesi ve lüks oteller yerine daha sade daha akdenizli. Fransızlar bu bölgeye Midi (öğle vakti-güneşli) anlamına gelen terimi kullanıyorlar. Narbonne işte bu sadelikte şirin bir Midi şehri.
Mutlaka yüzyıllık pazar yerine uğrayın "Les Halles de Narbonneé  Barselona 'nın turistik Boqueria Marketi varsa Narbonne'un turistik olmayan ama harika lezzetler tadacağınız çelik ve taş mimarisiyle hoş pazar yeri var. Önündeki meydandan Fransa için ölenlerin anıldığı meçhul asker anıtını geçip kanalın diğer tarafında ulaşın. Sol tarafa doğru yürüseniz küçük sevimli belediye meydanı ve katedral çıkacak karşınıza. 20. yüzyıl fransız ozanlarının en önemlilerinden Charles Trenet bu şehirle anılıyor.  Evi  orta yaşlı fransızlar tarafından yıl boyu ziyaret edilen bir müze. Dolayısıyla meydandan itibaren yerlerde   Charles Trenet 'nin resmini göreceğiniz metal plakalar var. Bunları takib ederek şehrin en şık sokaklarından geçerek tekrar kanalın diğer tarafına uşabilirsiniz. Sağlı sollu değişik dükkanlara bakarken tekrar kanalın diğer tarafına geçtiğinizi farketmiyorsunuz. Ben, sadece Venedik, Floransa  ve Bursa'da (Irgandı Köprüsü) olduğunu zannettiğim üzerinde dükkanların olduğu çarşılı köprü modeli burada da karşıma çıkınca biraz şaşırdım açıkçası...

GRUISSAN
Buraların en ilginç sahil kasabası hangisi dedim girdiğim eczanedei çalışan, bir dönem Anklara'da yaşadığını öğrendiğim eczacı hanımefendiye. 
Tüm çalışan hatta sırada bekleyen müşterilerin de katılımıyla bir değerlendirme yaptılar ki sonuç benimde ilginç dairesel planını görüp harita üzerinde işaretlediğim Gruissan. Yazlık evler, küçük oteller arasından plaja iniyoruz önce. Plaj ana baba günü Avrupanın önemli sörf şampiyonalarından biri yapılıyormuş o gün. Akşam üzeri plajda ki eğlence bitince denize bir boğaz ile açılan lagünün orta yerinde ada yarım ada karışımı Gruissan'a geçiyoruz. Adanın tam ortasında 100 basamakla tırmanılan yıkık bir kale nin kalıntılarının yer aldığı tepe ve tepenin etrafında iç içe geçmiş daireler şeklinde kurulu sokakları ile köy içi.Sevimli bir köy Gruisson ama en ilginci ne mi dersiniz.
Kale nin adı BARBAROS kalesi. Nasıl  ı diyip Fransız kaynaklarında okumaya başlıyorum ne bulursam. Diyorlar ki yok canım Barbaros la alakası yok korsandan korkan köylüler öyle koymuş adını korku vermek için düşmana. Ayrıca öğreniyorum ki köyün çocukları tarih boyunca denizci olmuşlar. 18 ve 19. yüzyılda Fransız donanmasına subay bile vermiş köy. Denizcilik bin yıllık bir gelenek suyun üzerinde bir nilüfer yaprağı gibi duran köyde.
Hayır diyorum Barbaros donanması Tulon'da mevzilenmişti bir dönem. Midi sahili körfez diyemeyiz ama geniş bir yarım daire şeklinde bu dairenin bir ucunda Tulon var diğer ucunda ise Gruissan. Buraya bir savunma ya da denetleme kulesi kalesi yapılması gayet mantıklı. Kaldıki lagün inanılmaz doğal bir liman. Yoksa neden Barbaros adını versinler diyorum. Fransızlar da hiç bir yazılı kaynak yok ya da olan ulusal gurur meselesi yapılıp silinmiş belki. Tam şehri bu fikirlerle terkedecekken ne görüyorum biliyomusunuz. Her şehrin bir bayrağı amblemi var genelde bu amblemde hristiyan inancı gereği haç figürü çıkıyor sıkça karşımıza. Gruissan ın bayrağında üç hilal var. Yanlış okumadınız üç hilal. Bingo diyorum ve kendimce yaptığım küçük keşiften mutlu mesut devam ediyorum yoluma....

MURAT SERİM